bir şeye değil de diğerine niye karar veriririz ki?
kararın nedensel bağlantılar sebebiyle verilmesinin gerçekten bir önemi var mıdır?
içimden gelen belirsiz bir his yüzünden verilmiş olsa ne olacak?
isteklerimi seçmekte özgür müydüm ki seçimlerimi yapmakta özgür olduğumu düşünüyorum?
İnsan nasıl meydana geldiğini hep merak etmiştir,
nasıl yaratıldığını...nereden geldiğini.
Bu sorular hakkında ki merak her insan için geçerli olmasa da kollektifin büyük bir çoğunluğu hep bir başlangıç ve son aramıştır
kendi yaratılışına anlam kazandırmak için.
Dualite perspektifinde yaratılmış formlar olduğumuz için attığımız her adımda yaptığımız seçimler hep kutupluluk perspektifi üzerinden gözlemlenir.
Peki
DÜNÜ VE YARINI AYNI ZAMANDA GÖREBİLSEYDİK, BAŞLANGIÇ VE SONU, BİR ANDA TÜM EVRENİ GÖREBİLSEYDİK, EN BÜYÜK SORULARIN CEVABINI BULABİLİRMİYDİK?
İnsan için tüm mesele objenin doğuşu aslında,
başlangıç ne zaman?
Başlangıç diye bir şey var mı?
Bu başlangıç ve son arayışı aslında insanın bilinç altı ile haraket ederek yaptığı bir arayıştır,
eğer başlangıç ve sonu bulabilirsem ikisini birleştirdiğimde gerçekliğe ulaşabilirim, daha doğrusu yeni bir perspektif kazanabilirim.
Fakat bu iki noktaya o kadar odaklıdır ki arayışının amacını görünmez kılar.
Her şeyin nasıl sona ereceğini, yolculuğumuzun bizi nereye götüreceğini bilseydik yine aynı kararları verir miydik?
Yoksa farklı bir yoldan mı yürürdük ?
Eninde sonunda hep kendimizle yüzleşeceksek hangi yoldan gitmeyi seçtiğimizin bir önemi var mıdır ?
Yaşadığımız boyut paradokslarla doludur, ama çoğu zaman onları görmezden gelmeyi seçeriz.
Tıpkı yazgı paradoksunda olduğu gibi...
yazgı paradoksunda bir objenin, bir bilginin veya bir kişinin,
gelecekten geçmişe yaptığı yolculukta yaratılan sonsuz bir döngüden bahsedilir. Bu durumda, geçmişe yolculuk eylemi ve geçmişte yapılan eylemler, gelecekteki olayları belirlediği gibi bu yolculuk sonsuz bir döngü yaratır, bu yolculuğu yapan obje, kişi veya bir bilgi sonsuz bir döngüye sebep olur, sonuç olarak artık bu döngüde
hiçbir yere ait değildir.
Vardır, ama aslında hiç yaratılmamıştır.
bu sonsuz nedensel döngü içinde sürekli olarak seyahat edilir ve her
seferinde aynı döngüyü tekrarlamış olur..
Bu grandfather paradoksunun tam tersidir. birinin geçmişe gidip büyükbabasını öldürdürmesi durumunda bu olayın imkansız olacağını, çünkü kendisinin hiç doğmamış kabul edilceğini varsayan paradoks.
Yazgı paradoksunda bahsettiğimiz bu sürekli seyahat edilen zaman döngüsü, kesişimleri ayıran bir makastan oluşur.
Bizim sonsuzluk işareti olarak bildiğimiz sembolün tam açıklaması budur. İşlerin hangi yönde ilerleyeceği makasa gelindiği o ''AN'da'' belli olur.
Döngü içinde yine kendisiyle çakışan bir çizgiden söz ediyoruz, izlenebilecek iki yol, Hep ayrımına düştüğümüz iki kutup;
EVET-HAYIR, DEVAM-TAMAM, SAĞ-SOL, veya bir önceki döngüde verilmiş kararın aynısı ya da tam tersi!
İşte işler tam olarak burda kopuyor :)
Bu makasın iki yolu, biri çizginin dış kenarı üzerinde, diğeri ise iç kenarı üzerinde.
Ama aslında çizgi aynı çizgi....
birbiri ile çakışan iki gerçeklik ve seçim ile bu iki gerçeklik üzerinden gelişen yeni olasılıklar...
Birinde ölüp diğerinde yaşayabiliyorsun, her iki gerçekliğin olasılığı da
bu döngüde sonsuza dek tekrar ediyor.
Her seferinde biri, diğerini tetikliyor, İşte bu kuantum dolanıklığıdır.
Çok yakın bir örnekle destekleyecek olursam, son günlerde hepimizin canını sıkan sokak köpekleri için ortaya atılan katliam yasası osmanlı döneminde de yapılmış bir uygulamaydı.
Hayırsızada Sürgünü dedikleri bu olay, 1910 yılında İstanbul'da yaşayan 80.000'den fazla sokak köpeğinin toplu bir şekilde İstanbul açıklarında bulunan Sivri ada 'ya gönderilmesi, adaya bırakılan köpeklerin tamamının açlıktan birbirlerini yiyerek ölmesiyle sonuçlanmıştır.
Aynı döngü peki aynı karar mı?
Fizik alanda yaratılan bu acının metafizik alandan yansıyan karışılığı ise Osmanlının çöküşüne neden olacak manyetik alanı yaratmıştı.
Unutmayın döngüde her zaman kelebek etkisi oluşur.
Etkiye tepki, ne ekersen onu biçersin....
Daha bir sürü örnek verip çeşitlendirebilirim fakat temel mantığı yakaladınız diye tahmin ediyorum..
Tam 114 sene önce aynı olayın benzer örgüsünde fakat zaman açısından farklı bir fraktalındayız.
Peki bunu döngü olarak lanse etmemin arkasındaki dayanak nedir?
Sayılar, matematik, geometri, bunların hepsi evrenin dilidir. frekansların sayısal sekanslardan doğması gibi.. kendini belli patternde tekrar eden titreşimler...
Kozmik açıdan bakıldığında yani Ay-Güneş döngüsü olarak baktığımızda
33 yılda bir her şeyin tekrar ettiği döngü karşımıza çıkar.
Buna Dünya'nın manyetik enerji alanı Matrix'in tezahür gücünün her 33 yılda bir 0 noktasına gelmesi de denir.
Bu mekanizma zaman döngüleri ile senkronize haldedir, 0 noktasına varan döngüde zaman atlamaları ve sapmaları, zamanda yolculuk, paralel yaşamların yer değiştirmesi gibi olaylar çok fazla yaşanır.
Her 33 yılda bir Ay'ın döngüsü Güneş'inkine eşitlenir.
Peki 114 sene önce olan bu olayı döngü olarak 33 sayısı üzerinden nasıl sağlam bir temele dayandırabiliriz?
114 sayısı, 33 yıllık döngü ile ilişkilendirdiğimizde
33 yıllık döngüde 33 x 3 + 15 = 114. gibi bir denkleme ulaşırız.
Bu hesaplama, 33 yıllık döngünün üç tam periyodu ve ek olarak 15 yıllık fazladan bir dönemi içerir.
Bu bağlamda, 114 sayısı, ay ve güneşin hizalanma döngüsünün belirli bir zaman diliminde tekrar eden periyotlarını ifade eder.
114 sayısı, bu döngülerin daha uzun bir zaman diliminde nasıl bir araya geldiğini göstermekle beraber, zamanın kendini bu pattern de tekrar ettiğini de kanıtlar.
gelelim diğer bir tarihe, 22 şubat 1956..İstanbul hayvan katliamı!
şimdi elimizde tam olarak 3 farklı zaman ve aynı konu üzerinden verilmiş iki aynı karar var üçüncüsü ise henüz karara bağlanmamış durumda, hesaplamadan bile sürekli aynı konu üzerinden oluşan gündem fraktal zamanı işaret ediyor.
fakat biz yine de sayılar üzerinden de bakalım..
1910 - 1956 arası = 46 yıl
yani 4+6= 10= 1
döngü başa döndü fakat yine aynı karar verildi, hikayede ki metafizik enerji kendini tekrar etti...
aynı bilinç seviyesi = aynı titreşim hızı = aynı ışık = zeka / farkındalık
46 yıl, 33 yıllık döngünün bir tam periyodu (33 yıl) ve 13 yıllık fazladan bir dönem içeriyor
46 = 33 + 13
13 rakamını burda ne anlama geldiğini de belirtmek isterim,
çünkü 33 yıllık döngü ve bu döngünün tam olarak dönüşeceği zaman dilimini temsil ediyor.
13 sayısı uranüs gezegenini temsil ettiği de bilinir aynı zamanda dönüşüm sayısıdır.
yahudilerin de uğurlu sayısıdır 13.
Black küp-saturn 'cü olanları da her yerdeler neyse...
13 gezegen, asıl takvimin 13 ay olması...
13 tarot kartlarında da 'ölüm' kartıdır.
Yeninin doğması için eskinin ölmesi gereken noktayı işaret eder.
eski kararın düzeltilmesi yeninin doğması....ama seçim yine ölümden yana kullanılmış...
peki yine hatalar tekrar edildi ve günümüze geldik yıl 2024 temmuz ayı...(gerçi bu konu uzun zamandır devam ediyor yani başlangıç tarihi değil kararın verilme tarihi önemli aslında ve hangi gün saat bunların hepsi hesaplamaya girmeli o yüzden çok detaylı, ben daha çok yıl üzerinden göstermeye çalışıyorum)
1956 - 2024 arası = 68 yıl
68 = 33x2 + 2
33 yıllık iki tam periyot ve fazladan 2 yıl
iki döngü geçmiş üstüne artı 2 yıl fazlandan bir zaman periyodu var
2 rakamı dualitenin rakamı
beynin iki lobu
iyilik - kötülük
ölüm - yaşam
merhamet - vijdansızlık
iki kutbun savaştığı nokta ya da birleşmeye karar verdiği zaman periyodu...
enerji alanını okumaya çalışın,
şu an mecliste bu karar verilirken birbirinden ne kadar ayrı ve farklı düşünce yapılarının karşı karşıya geldiğini gözlemleyin
bir tarafta yalan dolanla hayvan katletmekten çekinmeyen vijdansızlar (titreşemeyenler diyorum ben bu sınıftaki öğrencilere:))
diğer tarafta
doğruları konuşan merhametli insanlar...
dualite de ki iyi ve kötü, ortak karar vermeye çalışıyor
ya da çatışmaya başlıyor,
bunların hepsi birer olasılık halinde...
çünkü henüz karar verilmedi verilme aşamasında yani zaman çizelgesinde olay örgüsü deneyim halinde...
TRIQUETRA, üçlü düğümün son karar aşaması....
biz her şeyi
beyaz - siyah
iyi - kötü
yani zıddıyla varolmuş gibi düşünürüz..
ama bu yanlıştır...
Hiçbir şey üçüncü bir boyut olmadan tamamlanamaz.
Sadece yukarı aşağı yoktur bir de MERKEZ vardır.
Gelecek, Günümüz ve Geçmiş...
Üç farklı zamanın birleşip yeni bir zaman döngüsü yarattığı nokta...
diğer iki 33 yıllık döngüye baktığımızda verilen aynı karar, şu an ki durum ise aynı karar verilirse yeni bir zaman çizelgesine geçmekle aynı döngüyü tekrar etmek arasında bir seçim yapılacak..
bu hayvanlar üzerinden olsun başka bir konu üzerinden olsun bu noktada farketmiyor, çünkü zaman konusunda bir sıçrayış yaşanacak yani yeni bilinç seviyesine mi geçeceksiniz yoksa eski bilinç yapısıyla devam mı edeceksiniz.
yeni perspektif mi ?
eski konfor alanı mı?
Ben sizin yerinize soruyorum şimdi;
yaşadığımız zamanı seçimlerimiz belirliyorsa son bir senedir Schumann resonance' ta deneyimlediğimiz zaman sıçrayışları neydi peki?
Şöyle ki;
içinde yaşadığımız boyutun bilinci ile bireylerin bilinçleri rezone olmak zorunda, her iksinin de gelişimi bir diğerine etki ediyor tabi ki de çünkü her şey birer yansımadan oluşmakta. zaman da öyle...
schumann resonance bize içinde bulunduğumuz boyutun yersel titreşimleri üzerinden bilinç yapısını gösterir yani frekanstaki titreşim ne ise bu titreşimin yaydığı ışık da bilinç yapısının göstergesidir
çünkü ışık bilgidir, bilgeliktir.
Şu an bulunduğumuz zaman periyodu kova çağına giriş yeni boyutsal döngünün 2025 te tamamlanmasıyla açılacak yeni bir zaman periyodu.
küresel olarak verilen kararlar 2025'te
yeni döngüye geçtiğimizde eskiyi mi tekrar edeceğiz ?
yoksa yeni bir dünya' nın daha doğrusu kendi gerçekliğimizin ışık tarafını mı yoksa gölge tarafınımı seçeceğimiz
yoksa acaba artık
mavi hap - kırmızı hap ayrımı yapmayıp
mor tacı mı kafamıza takıp tepe çakradan aydınlanarak
yeni bir bilinç perspektifine geçeciğimize mi karar vereceğiz?
işte tüm bunar aslında an'da verdiğimiz kararların bütüne yansıyışına bağlı olacak....
yani kendi bakış açınızın dünya daki gerçekliğe karar verecek olacağının bilincini kazandığımız gelişim süreci...
ve tüm bu bakış açıları kalpten verilecek kararlar ile genişlemekte....
vijdan muhakemesi, sevgi frekansı titreşimi, ayrımın kalktığı her canlıya saygı duyulan, her insana saygı duyulan, her kültüre saygı duyulan en önemlisi bütün olmaya istekli bir bilinç seviyesi...
Kendine duyduğun koşulsuz saygı ve sevginin yansımasını deneyimlediğimiz bir aynadan ibaret dünya..
tümden gelim de tüme varım da aynı resme çıkıyor.
Biz her zaman, Zaman'nın bize ait olduğunu düşünürüz, çünkü insan
her şeyi kendine ait görür, oysa ki biz zamanın döngüsüne aitizdir.
Nasıl ki karma'yı saturn yönetiyorsa
diğer yandan CHRONOS(zamanı yöneten), kader çarkı da döngünün seçimlerden oluşan girdabıdır.
kaderin çemberine çomak mı sokarsın
yoksa
o çemberde dönüp durur musun ?
işte tam olarak bilincin yükselmesi veya olduğu yerde dönüp durması seçimlerinin metafor üzerinden anlatımı...
perspektif değişince ağzımıza yer etmiş şeyler nasıl da anlam kazanıyor değil mi?
bu kaderin çemberi spiral cycling değil yalnız circle'ing :)
çemberden çıkarsan matrix'ten de çıkarsın...
kafanın içindeki labirent...
Belki bu görseli hatırlıyorsunuzdur....
- THE MAZE -
diğer bir deyişle Ouroboros, kendi kuyruğunu yiyen yılan yani çemberde dönüp duran bilincin ta kendisi,...
karma bilinci de burdan geliyor, varlık karmayı yaratanın kendisi olduğunu farkedene kadar hep inançları üzerinden kodlandığı için kapalı devre matrixt'eki döngüsüne geri dönüp duruyor.
öldüğümüzde hep bahsi geçen göreceğimiz o ışık var ya hah işte o matrix giriş kapısından gelen ışık :) halbuki arkanı döndüğünde geldiğin yeri yani evrenin sonsuzluğuna şahit olmak üzereyken herkes kodlanmış gibi o ışığı arar durur....
bi dakka kodlanmış derken ?
inançların kodları...
ya ölürsün ya doğarsın daki ikilik öldüğünde de ya ışığa gidersin ya karanlığa mantığına evrilir...
dolayısıyla cennete gitmek isteyen hep ışığı arar durur, matrix algoritmasının da yemi o ışıktır işte.
tecrübeyle sabit....
eğer bilinç ayrıldığı yaşam döngüsünden çıkarken tek bir inanç perspektifi değil bütünsel bir algıya sahipse zaten ışığın peşinde olmaz,
ışığın kendisi olduğunun farkındadır.
aşağıdaki anlatımların bir kısmı mete hocamın araştırma yazılarından aldığım notlar..
döktürmüştü yine eklemeden geçemedim..
Hepiniz satranç oynamışsınızdır.
matrix, spiral cord
Sinir ağı
Hayat ağacının kökleri ve yaprakları...
dualite...
kök çakra, tepe çakra...
7 kapıyı tamamlayıp olay örgüsünden çıkma
şah-mat!
ya şah olursun ya mat
ya tepe çakradan çıkış ya da döngü kök'e geri dönüş
Şimdi başlık niye 33 rakamıydı oraya geliyorum...
Zaman algısı bu boyutta zihin gelişim için takip etmek zorunda olduğu bir algoritmadır.
varlık Matrix devresine giriş yaptığında 7 kapı 7 gezegen algoritmasına dahil olur.
ınner solar system
insan formunun DNA 'sının tam dizisinde 33dönüş vardır,
algoritmadının kodu budur.
Hayat ağacı '33' bilinç permütasyonu içerir.
yani bu bilinç evrelerini geçmeden matrix'ten çıkış yok!
masonlar da 33 derecenin en yüksek derece olması gibi :)
33 omurganın 33. numarasından yani ense kökünden ATLAS'A
33. OMUR = ATLAS'tır
yani
A=1
yen bir perspektife geçiş yeni bilinç evresi...
hipofiz&pineal
ya da klasik bilinen eski metod Commodore 64'e bağlanırsın :)
Matrix filminde de Neo ense kökünden bağlanıyordu hatırlayın...simulasyona geçiş,
saturn kapısı ya da geçiş kapısı yani boyutlar arası geçiş,
A evreninden B evrenine solucan deliği,
yıldız kapısı, Tor=Torus=boğa
galaksinin boğanın boynuzları arasında olduğu metaforunu biliyorsunuzdur...
bir hatırlatma daha filmde Neo'nun oda numarası 101 di
101 = neo = the one
ah! anagram ve etimoloji çok seviyorum..
en sonda ise Neo kendini 303 numaralı odada bulur
33 finish the game!
dersler de hep math101 diye başlar
ne büyük tesadüfler dimi ama
Ganesha mesela kutsal partici 33 seviyedir 33 omurga seviyesi
GANESHA=GENESIS=GIN-ASIST
karbon genesıstır.
January = GIN
neden yılın ilk ayı ocak ?
halbuki yeni yıl 1 nisan ile başlar,
toprağın üzerine çıkan filiz=doğum=yeni döngü
biz karanlığın yeni ayını kutluyoruz hasat'ı kutluyoruz filizlenmeyi değil!
başka bir örnek,
The genesıs = the genes = the gın-ısıs
they're created your genetics!
IS IT HARD TO IMA-GINE!
kendi genleriyle oynadılar, tanıdık geliyor mu gen teknolojisi?
gen mühendisliği konusunda en üstün uygarlık olan reptilian ırkı ?
mavi kan?
hatırlayın tüm dünyaya blue jean giydirdiklerini !
They're gın = jean
ses frekansları, telaffuz hepsi türemedir ve spell dediğimiz sözcükler üzerinden kodlanan bir algoritmadasınız, o yüzden gerçeklik sözcüklerin tekrarı üzerinden yeni kodlamalarla yazılır,
söz sihirdir, yazı mühür...
tekrar ede ede söylediğiniz şarkılar ah ah! nerelere gitsem nerelerden bağırsam da anlatsam bilmiyorum
neyse...
buralara da gelicem ama sonra :)
Peki bu 33'ü başka nerden biliyoruz?
Pineal gland=üçüncü göz= matrix=binary code
Üçüncü gözü hep tek olarak yansıtırlar halbuki dualitedesin
altı dünya üst dünya
iksine de açılan iki adet 3. göz
biri iki kaşın arasındaki alt dünya
diğeri alın kısmındaki üst dünya üçüncü gözü
yani 33!
binary'ye bakalım;
Binary beynin hayatta kalma mekanizmasıdır, tehlike karşısında reaksiyon binary reflex olarak ifade edilir.
binary ye de R-complex gibi çalışır derler...yani ilkel beyin, ya da sürüngen beyin..
R-complex yani 1960 doğumlu neuroscientist Paul D. MacLean
teorisinde, sürüngen beyin dediğimiz, beynin gelişimi sırasında ön beyin tabanından türetilen yapılar olan bazal ganglionlara verdiği isimdi.
'Üçlü beyin, her biri bağımsız olarak bilinçli ve evrim sürecinde ön beyne sırayla eklenen yapılar olarak görülen sürüngen kompleksi (bazal ganglionlar), paleo-memeli kompleksi (limbik sistem) ve yeni memeli kompleksinden (neokorteks) oluşur. Modele göre bazal ganglionlar ilkel içgüdülerden, limbik sistem duygulardan ve neokorteks nesnel veya rasyonel düşüncelerden sorumludur.'
NEOCORTEX mesela
neo= one=matrix
bilincin başka bir boyuta geçişi,
binary code açma kapama düğmesi gibidir tıpkı +/- kutuplar gibi..
matrix te 1 ve 0 lardan oluşur, +/- kutuplar...
şimdi ki zaman da ise yetersiz kalıyor artık bu kodlamalar
ondan kuantum perspektifine giriş yaptık,
ya hep ya hiç'ten herşey olasılık dahilinde bakış açısına,
mor tacı takacak gibiyiz ha gayret!
hah bak time dergisi hemen haberi vermiş, bayılıyorlar gerçekten senaryoyu önceden verip hakkında konuşulsun ki speller çalışsın yeni realite için!
immortal demiş mesela,
immortal=matrix'ten çıkış mı?
yoksa yeni rüyaya giriş mi?
pek çıkış gibi durmuyor resim,
yeşil renk bağlandı işaretidir, yeni inception geliyor belli ki!
diğer aklıma gelen bir örnek mesela Alice Harikalar diyarında!
orada ki tavşan deliği de solucan deliğini temsil eder. Alice, tavşan deliğinden aşağı beyaz tavşanı takip eder,
Pisagor numerolojisi'nde en saf şifre,
beyaz tavşan=33
bir başka örnek,
'Christ Oil'
ya da sacred oil
hatta the crown dizisinden hatırlarsınız kraliçe elizabeth'e rahip tarafından kutsal yağ sürülür.
claustrom = babylon 'dur
baby-lion
tersi NOEL!
Anagramı ise
THE LION=OIL IN
RELIGION=RE-LION=RELI-ON
YOU'RE WOR-KING FOR THE KING unutmayın hep bu empoze edilir.
eskinin kölelik sistemi yeni düzenin kapitalizmi
köle ticareti bu sefer özendirilerek empoze edilen hayatlar üzerindendi
şimdi z kuşağı bunu bozdu
sistem çöküyor artık kontrol edilemeyecek kadar yükseldi bilinçler herkes 33. seviyeye marş marş!
kutsal yağ'a geri dönelim;
klostrumdan gelen ve 33.üncü omurgaya kadar olan yolculuğu yapan kutsal salgı, kuzey kutbundan, güney kutbuna, tepe çakradan kök çakraya...
noel baba hediyeleri getirdi,
santa clous=satan class=claustrom
Milk & honey
altın güneş ve gümüş ay
seratonin süt olarak bilinir ve DMT bal!
neden noel babaya ballı süt verilir :)
dolayısıyla süt ve bal ülkesi olarak da bilinen yer neresidir onu da siz araştırın :)
haftaya görüşürüz,
buraya kocaman sırıtan bir surat ifadesi bırakıyorum..
şah - mat!
Comments