bütünün bir saniyelik deneyimine hazır olun...
geçen haftaki sıçrayışlardan sonra, tepe çakramızdaki frekans güncellemesi bir çoÄŸumuzu hem bedensel hem de duygusal olarak çok sıkıştırdı.
Özellikle bedensel tepkiler yaÅŸayanlar,
bu saÄŸaltım sürecinde etkili bir dönüÅŸüm deneyimlediler.
Duygu hallerinin bıraktığı tortular bedenden,
kusma, ateş, migren ağrıları, omurga ağrıları, ayak altı yanması, huzursuz bacak sendromu gibi fiziksel tepkimelerle atıldı.
instagram da video olarak biraz girizgah yapmıştım, sonrasında geçirdikleri bedensel tepkimelerle alakalı mesaj atanlar gerçekten tahmin ettiÄŸimden çok daha fazla kiÅŸinin etkilendiÄŸini gösterdi.
​
23-26 aÄŸustos arası neredeyse her gün tüm beden aktivasyon frekanslarından geçerken diÄŸer yandan hem tepe çakra hem de üçüncü göz güncellemeri ile gerçekten çok yoÄŸun bir spektruma maruz kaldık.
çok ani farkındalıklar deneyimlediÄŸimiz bir süreç bu,
hem bireysel hayatlarımızda hem de global olarak bir çok alanda gerçeklerin görünür olmaya baÅŸladığı gibi
düzendeki tüm aldatmalar tek tek ortaya çıktı.
hükümetlerin politik tavırları buna en büyük örnek,
bu konuları takip edenleriniz varsa farkedecektir.
özellikle geçtiÄŸimiz haftalarda bahsettiÄŸim dejavu deneyimleri bana gönderdiÄŸiniz mesajlarda ne kadar ilginç anlar deneyimlendiÄŸini tekrar hatırlattı.
o yüzden biraz ÅŸimdi bu konuya da deÄŸinmek istiyorum...
zaman çizelgesindeki deÄŸiÅŸimleri geçmiÅŸ tarihlere göre çok daha sık yaÅŸadığımız bu son bir sene,
aslında boyut bilinç yapısının ne kadar farklılaÅŸtığı,
bununla birlikte zaman algısının da frekans deÄŸerleri üzerinden her bireyde farklı ÅŸekilde etki bıraktığını gözlemleyebiliyoruz.
deÄŸiÅŸen manyetik alan dünyada da büyük deÄŸiÅŸimlere sebep oldu. bunlardan en öne çıkanlar, japonya daki mega deprem riski,
etna yanardağının patlaması, gibi doğa olaylarının yanında
özellikle titreÅŸimin deÄŸiÅŸimi ile manyetik alandan ilk etkilenen
denizlerdeki canlılar ve kuşlar oldu.
ÅŸimdi sorabilirsiniz peki tüm bu doÄŸa olaylarını tetikleyen haarp teknolojisi mi yoksa doÄŸal bir süreç mi diye?
gerçekleÅŸecek doÄŸal süreci öne çekmek için yapılan müdehale ile birlikte ortaya çıkan etki aslında.
bir ÅŸeyler dönüÅŸüyor fakat bazılarının istediÄŸi yönde dönüÅŸmesi için araya kaynak yapmaya çalışıyorlar da diyebiliriz.
​
​
deneyimlediÄŸimiz bu zaman algısındaki gariplikler de doÄŸal sürecin ileriye doÄŸru hız kazanmasından dolayı etki aldığı anlamını taşıyor. daha doÄŸrusu ben böyle düÅŸünüyorum.
hemfikir olan çok fazla insan var evet,
yaptığım araÅŸtırmalar, dinlediÄŸim insanlar, çok fazla kaynaktan
ortak bir bakış açısı çıkarmaya çalıştığım nokta da cümle hep ÅŸu sözlerle bitiyor;
yapılmak istenenin farkındayım ama kanıtlasam da kimse göremiyor....ya da görmek istemiyor.
her ÅŸey o kadar alışık olduÄŸumuz gerçeklikten uzak bir ÅŸekilde yaÅŸanıyormuÅŸ gibi hissettiriyor ki son dönemde artan vahÅŸet
iki kutup arasındaki ayrımı daha doÄŸrusu iyi ve kötü arasındaki algı farkını çok fazla derinleÅŸtirdi.
belki de artık bize daha fazla görünür oldu da diyebiliriz..
​
​
sanki baÅŸka dünya da yaÅŸanıyor gibi izliyoruz tüm olayları,
empati yapacak kadar bile entegre olamıyoruz çünkü algımız bu kadar acımasızlığı anlayacak kadar kötülük bilmiyor.
​
20.000 çocuÄŸu öldürdüÄŸü için ayakta alkışlananlar,
hayvan öldürmek için aÄŸzı sulananlar,
sokak ortasında elinde bıçakla hiç tanımadığı insanları bıçaklayanlar,
her ÅŸey çok abzürt derecede acımasızlaÅŸmakta.
dolayısıyla olayların aslında neden olduÄŸunu farkedenlerimiz de aktarırken bu duygu durumu ile özdeÅŸleÅŸmeden aktarmaya çalışıyor. çünkü insanın doÄŸasında olmayan bir gerçekliÄŸin entegre edilmeye çalışıldığı bir dönem.
tüm bunlar aslında bizlere bunun yanlış olduÄŸunu hissettirdikçe asıl kimliklerimizi keÅŸfedeceÄŸimiz alanı açıyor.
​
özellikle yaÅŸadığımız dejavular en çok buna hizmet etmekte.
çünkü sistemdeki hatalar çoÄŸalıyor,
ÅŸöyle açıklayayım;
​
déjà-vu
Bu fizik boyutta geçmiÅŸle gelecek arasında geçirilen zaman,
algı olarak bir filmi frame frame izleme halidir.
GeçmiÅŸ ve gelecek de yaÅŸanmıştır.
Fakat geleceği bu boyutta hatırlayamayız.
Zihin geleceği hatırlayacak kodlamaya sahip değilken,
bilinç hem gelecek hem de geçmiÅŸin bilgisine ve deneyimine sahiptir.
​
Çoktan çekilmiÅŸ bir filmi izlemek gibi düÅŸünün.
Filmin sonu hali hazırda bellidir.
Fakat deneyimleme sürecinde henüz o sonu bilmediÄŸimiz için filmi de çekilmemiÅŸ sayamayız.
​
Her bilinç kendi filminin baÅŸrol oyuncusudur.
Her bilinç kendi perspektifinden bakar ve kendi bilinç seviyesine göre bu filmi yorumlar.
Yazar da kendisidir,
baÅŸrol oyuncusuda.
Filme dahil olan yan karakterler ise kendini hatırlama sürecinde ona eÅŸlik eden hatırlatıcılar rolündedir.
Kollektif olarak ise herkes bütünde ki filmin hem yazarı hem baÅŸrolüdür,
fakat bireysel hayatlarında aynı zamanda kendi başrollerini de izlerler.
Bilinçaltı mekanizması ise bu süreçte bizi uyarılar ile yönlendirir,
fakat bunu ikilik perspektifindeki dil üzerinden yapmaz.
Çünkü bilinçteki bilgi ağı ile haraket eder ve tüm bu ilerleyiÅŸte semboller aracılığı ile bilgi aktarımı olur ve bu bilgi aktarımı rüyalarla, durugörülerle, geliÅŸen olaylardaki hissiyatla iletir.
Bilinçaltının ilettiÄŸi bu mesajlar da durugörü olarak tabir ettiÄŸimiz bu etkileÅŸim gelecekte yaÅŸanmış olay anının görüntüsü,
geleceğin anlık hafızada belirmesi ile oluşuyor.
Matrix filmini hatırlayanlar vardır,
sistemdeki kodlama hatası yüzünden,
buna zaman çizelgesindeki yırtık da diyebilirsiniz,
bir anlık yaşanan bu dejavu yani hatırlama anı,
bu sahneyi bilinç perspektifinde çoktan deneyimlemiÅŸ
olduğunuzdan dolayı
hafızanın bu olayı
ön plana çıkarması ile birlikte tekrar yaşıyormuÅŸunuz hissine kapılmanıza neden olur.
​
​​
Bunu deneyimlediÄŸimiz her an izlediÄŸimiz o frame’lerin yani sahnelerin her birinde yaÅŸamıyoruz,
bizde duygu ve anı olarak baskın olan olaylar üzerinden hatırlıyoruz.
Rüyalarımızında hepsini hatırlamamızın sebebi budur aslında.
Biz de yer etmiÅŸ hafıza da çok güçlü bir etkisi olan an’lar,
diÄŸer paralel zaman dilimlerinde ki yansımalarımızdan veya geçmiÅŸ yaÅŸamlarımıza project ettiÄŸimiz anılardan iletilen görüntülerdir.
Deja-vu da ise bu durum ÅŸöyle gerçekleÅŸiyor,
ilk defa tanıştığınız biri, veya ilk defa gittiğiniz bir mekan
size tanınmışlık hissi veriyorsa,
bu gelecek zaman diliminde orada bulunduğunuz kareyi hatırlamanızdan kaynaklanıyor.
Yani geleceği hatırlamış oluyorsunuz.
Yani bilinç perspektifinden aldığınız bu çaÄŸrışım bize aslında deja-vu olarak yansıyor.
Ben bu anı yaÅŸamıştım hissiniz aslında doÄŸru bir his fakat o anı gelecekte yaÅŸamışsınızdır ve bunu bilgisini hisleriniz üzerinden alırsınız.
Daha doğrusu bu an veya kişinin tanınmışlık hali deneyim olarak ilk kez değil ikinci kez deneyimleniyormuş algısından gelir.
Çünkü bu bilgi anın içerisinde hali hazırda var olduÄŸu için,
bizim geçmiÅŸ gelecek ayrımımızdan dolayı deneyimi zaman üzerinden algılamamıza sebep olur.
Bu şimdiki zaman yani an da arzuladığınız herhangi bir şeyin ileriki zaman diliminde deneyimleneceğinin kanıtı olması gibi.
​
Çünkü zihin hiçbir zaman sahip olmayacağı ÅŸeyi arzulamaz.
Bilinç üzerinden zihine yansıtılan bu arzu ve istek gelecek zaman diliminde yaratım halinde olması gerektiÄŸi için önceden zihine bunun arzu ve istek üzerinden kodlaması girilir ve o yaratımı zihine manifest ettirir.
Ä°leriki zaman diliminde bilinç sahip olduklarının bilgisinde olduÄŸu için zihini sahip olduklarını elde edebileceÄŸi gerçekliÄŸe arzu ve isteklerinin üzerinden yönlendirir.
Yani zihin frame frame deneyimlerken bilinç tüm filmi hali hazırda izlemiÅŸtir.
Matrix filminde dejavu-yu simülasyon evreninde bir kod hatası yani bozulma olarak belirtmiÅŸlerdi.
EÄŸer simülasyon evreninde deÄŸiÅŸiklik olduysa bu bireyin bilincine dejavu hissi olarak yansır çünkü normalde zihinlerimiz geleceÄŸi hatırlamamak üzere kodlanmıştır.
Hatırlayın Matrix filminde de,
matrix sisteminin içine girebilmek için bu dejavu dediÄŸimiz bozulmaları kullanıyorlardı.
​
Morpheus'un neo ya gösterdiÄŸi simülasyon sahnesinde neo bunlar gerçek deÄŸil mi diye sormuÅŸtu hatta ve bunun üstüne morpheus Neo’ya gerçekliÄŸi nasıl tanımladığını sormuÅŸtu,
Hatta demiÅŸti ki;
‘gerçeklik eÄŸer hissedebildiÄŸin, koklayabildiÄŸin, tadıp dokunabildiÄŸin bir ÅŸey ise senin için ÅŸunu unutmaman lazım ki
gerçeklik; beyine iletilen elektrik sinyallerinin yorumlanmasıdır. ‘
​
Bir örnekle açıklamak isterim,
ayna deneyi diye bir deney var çoÄŸunuz biliyorsunuz ortaya dikey bir ayna konur ve kiÅŸi tam bu aynanın dikey olarak durduÄŸu noktaya oturarak bir elini aynanın saÄŸ kısmına koyar diÄŸer elini ise aynan sol kısmına yani göremediÄŸi tarafa koyar.
DeneÄŸin göremediÄŸi elinin yerine sahte silikon bir el konur.
Deneyi yapan kiÅŸi bu yapay silikon ele vurduÄŸunda denek sol eline vurulmuÅŸ gibi acı tepkisi gösterir, çünkü beyin gördüÄŸü sahte eli kendi sol eli olarak algılar.
Deney ile ilgili videoyu da paylaşıyorum ki daha net anlaşılsın.
peki hislerimiz bile bu ÅŸekilde ki bir göz illüzyonu ile manipüle edilebiliyorsa, gerçekten dokunduÄŸunuz herÅŸeyin gerçek olduÄŸunu nasıl idda edebilirsiniz ki ?
Matrix teki diÄŸer bir sahnede ise morpheus neo ya tam olarak ÅŸu sözleri söyler;
'sen bir hayal dünyasında yaşıyordun,
bu bugünkü hali ile gerçek dünya’
dedikten sonra simülasyon evreninin dışındaki gerçek evreni gösterir.
Matrix sistemi kapalı bir devre yani belirli bir bilinç frekansına ulaÅŸmadığınız sürece matrix loop dediÄŸimiz,
daha doÄŸrusu karma döngüsünde ruh kendi tekamülünü tamamlayana kadar bu okulda eÄŸitim alır.
Tekamül seviyesi, ruhun tanrı bilincine olan yolculuÄŸunda,
geliÅŸim evrelerini ifade etmek için kullanılır.
Aslında baktığınızda bir kozmoloji modeli gibi her bilinç evreni kendi geliÅŸmiÅŸliÄŸi üzerinden tanımlama sürecindedir.
Herseye bütün olma tecrübesini kendini ayrıştırdığı en uzak noktadan tekrar hatırlama sürecine girer.
Tabi bu insan modelinin ikilik perspektifi dualiteden bakabildiği kadarıyla tanımladığı bir perspektif.
Her ÅŸey bir bütün
evet
ama o bütünün içerisinde kaç bütünsellikten doÄŸan bir bütün ve sen hangi bütünsellikte kendini var etmeye çalışıyorsun?
o da ayrı bir dosya olarak kenarda dursun.
Ä°nsan hayal edemediÄŸi her alanı sonsuzluk olarak tanımlama gayretinde olduÄŸu için kullandığı dilin tüm gerçekliÄŸi ifade etme gibi bir ÅŸansı yok.
O yüzden
görebildiÄŸimiz kadar deÄŸil de hissedebildiÄŸimiz kadar bir varolma çabasındayız aslında.
​
Son bir kaç senedir gündemimizde olan bu neurolink’ler ise aslında
bizim ÅŸu anki versiyonumuzun bizim tarafımızdan kopyalanarak üretilmiÅŸ hali.
Başarısız bir taklit aslında.
Bilinçlerinizin kopyalanarak digital ortamda kendilerini var etmeleri devamlılığını saÄŸlamak için oluÅŸturulmuÅŸ bir simülasyon..
tıpkı içerisinde yaÅŸadığımız simülasyon gibi.
​
DüÅŸünün ki,
sizin ileriki zaman diliminde bulunan geliÅŸmiÅŸlik haliniz geçmiÅŸ atalarını tanımak için ve tükenecek olan soylarını kurtarmak için geliÅŸmiÅŸ teknolojileri ile bu simülasyonu yarattı.
Ve her bir bilinç buradaki rolleri deneyimlemek için kendi gerçekliklerini unutup buraya bedenlendiler.
Atalarını ve yaÅŸadıkları deneyimleri her bir duygu ile deneyimleyebilmek için bu simülasyonda kendi gerçekliklerine olan uyanışı deneyimlerken, ileriki zaman dilimde olan geliÅŸmiÅŸ modellerinde yaÅŸanan soyun yok olma tehlikesini burada verilecek kararlar ve geliÅŸtirdikleri farkındalıkları ile ortadan kaldırmaya çalışıyor olabilirler.
​
​
Ki dünyayı ziyaret eden diÄŸer formlar ve geçmiÅŸ uygarlıklardan kalan yüksek teknolojilerin hala günümüzde çözülemiyor olması da aslında buranın kontrollü bir laboratuvar olduÄŸu gerçekliÄŸini de destekler nitelikte.
Sanki sihirli bir el bir kaç yılda bir gelip bir üst model teknolojiyi insalığa armaÄŸan ediyormuÅŸçasına sıçrayışlar yaşıyoruz.
​
Henüz kendi DNA’sının tamamını çözememiÅŸ olan insan bir anda boyutlar arası seyahatlere, insan bilincini digital ortama taşıyacak yolları aramaya giriÅŸti.
Paralel evrenlerin varlığından tutun bir çok teori ile evrenin yapısına dair olan cevapları hep dışarıda aradı insan.
Paralel gerçeklikler demiÅŸken bir iki cümle de buraya eklemek isterim.
Bilinç olarak zamansız bir form iken bu simülasyonda zamanla kendini var eden bir beden içerisinde deneyim halindeyiz.
Ve bu simülasyon tek bir simülasyon olmamakla beraber zaman çizelgesinde aynı anda deneyimlenen birçok versiyonu ile kendini var etmekte.
Çok basit bir örnek aslında kullandığımız televizyonlar, radyolar yani kanal mantığı içeren fizik planda kullandığımız her ÅŸey
bize tüm bu paralel gerçekliklerin sadece frekans deÄŸerleri ile birbirinden ayrıldığını göstermekte.
Bir kanala frekans olarak uyumlandığınızda,
bu beÄŸendiÄŸiniz bir tv programını izlemek hoÅŸunuza giden bir podcast’i dinlemek ile benzetilebilir,
sadece o kanalı izliyor veya dinliyor olmanız diÄŸer tüm kanalların var olmadığını göstermez.
Gerçekliklerde bu ÅŸekilde bu boyutun hangi versiyonunda olacağınız da sizin bilinç frekansınıza göre deÄŸiÅŸmekte.
Biz buna timeline shift diyoruz iÅŸte.
Ya kollektif olarak ya da bireysel olarak kanal deÄŸiÅŸtirdiÄŸimiz an.
Frekansınızı değiştirebilirseniz,
kendi paralel bir versiyonunuza geçmiÅŸ olursunuz,
bu da deÄŸiÅŸim zamanda büyüme deneyimini,
yanılsamayı yaratmak için yaptığınız ÅŸeydir.
Hepimizin yaptığı şey bu.
Her bir paralel gerçeklik aslında sadece donmuÅŸ bir kareden ibaret.
Hareket, deÄŸiÅŸim, zaman ve mekan yanılsaması yaratmak için bilincinizle kareler arasında projektör ışığı olarak hareket ettiÄŸinizde
fark edebileceÄŸiniz bir ÅŸey bu.
Bunu yaparak aynı görünen ÅŸeyin bazı deÄŸiÅŸikliklerden geçtiÄŸi fikrini yaratırsınız ama asla aynı siz olmazsınız.
Saniyede milyarlarca kez
dünyanın milyarlarca farklı versiyonunda var olan tamamen farklı bir versiyonunuza evriliyor olursunuz.
Ve biz buna zaman diyoruz.
​
Tüm bu altyapı daha doÄŸrusu bizim gerçeklik olarak deneyimlediÄŸimiz filmin frame hali,
zamansız boyutta tek bir saniyede izlenen filmden ibaret.
One second experience of the whole,
yani bütünselin bir saniyelik deneyim hali...
Ki bu da aslında yaratıcının yaratımı olan bu bütünsel halin filmi demek.
Neden ‘anda’ kalmak bizi kaynak denilen frekans ağı ile rezonansa sokuyorsa,
aslında biz içinde bulunduÄŸumuz bu simülasyonun zamansız perspektifindeki o bir saniyede izlenebilecek algısına eriÅŸiyoruz.
yaratıcının ya da evrenin kendisi değil yaratıcının kendi perspektifinden bakarak izlediği nokta.
Ä°ÅŸte o an tam olarak filmin başı da sonunu da yani simülasyonun baÅŸlangıcı ve sonunu da görebiliyoruz demek oluyor.
Genesis te tüm bu simülasyonun aÅŸamaları birer hikaye anlatımı ile yansıtılmakta.
‘Önce ışık ol dedi ve oldu’
Önce bilgi geldi yani :)
kodlama, algoritma yaratıldı…
Tanrının yarattığı insan formuna karşı çıkan diÄŸer grup her ne kadar bizim sürekli birbirimizi yok edeceÄŸimizi idda etse de filmin sonunu bilen onu yaratandır her zaman.
Matrix’te bu kadar reset olmasının sebebi de,
nuh tufanı, buzul çağı vb…
yaratıcının simülasyonunun sonunu bildiÄŸinin kanıtı.
O son kendini gerçekleÅŸtirene kadar da her ÅŸey tekrar tekrar baÅŸa dönmekte…
Ta ki Dünya da cenneti yaratana kadar,
buranın hükmünün kendini tanrı sanan yöneticiler, krallar deÄŸil sadece yaratıcının krallığı olduÄŸu noktaya kadar insan kendini dönüÅŸtürmeye devam edecek…
Ve bu son,
bu dünyada ki cennet hali,
haksızlıkların ortadan kalktığı adaletin hüküm sürdüÄŸü, her bilincin kendini keÅŸfettiÄŸi zaman çok yakın…
O yüzden bu kadar acımasızca deneyimliyoruz kötülüÄŸü,
denge ile gelecek olan cennet bilinci için…
Tüm bu aktivasyonlar da artık simülasyonun eski yönetim ile devam edemeyeceÄŸi,
yen bilinç yapısına göre ÅŸekil alması gerektiÄŸi daha doÄŸrusu sömürgenin, köleliÄŸin, haksızlığın tamamen ortadan kadıracak farkındalık evresinin gerçekleÅŸmesi için oluÅŸmakta.
O yüzden bireysel hayatlarınızda ne kadar otantik haliniz ile varolursanız frekansınız o kadar yükselmekte.
Otantiklik sevgi frekansından bile daha yüksek bir frekanstır.
iÅŸte tam olarak bu yüzden asıl kimliklerimizi keÅŸfetme yolundayız.
Potansiyelimizi keÅŸfedip içinde bulunduÄŸumuz bu simülasyonun algoritmasını deÄŸiÅŸtirebilecek güce sahip olduÄŸumuzu farketmemiz için..
​
​
​
​