Son blog yazısında Anunnaki ırkına değişmiştik kısaca,
şimdi bu ırkın geldiği yere götüreceğim sizi.
Bayağa yukarılara çıkıyoruz yani,
nereden geliyor bu ışık taban negatif taban ayrımı oraya bakıcaz..
Hadi başlayalım..
Çoğumuz, tarih kitaplarından okuduklarından başka Sümerler’in bir anda oraya çıkışı hakkında pek bir bilgisi yok.
Sümerler nereden geliyor peki ?
Milyarlarca yıl öncesine dayanan bir mirasımız var ama yukarıya doğru giden bir miras bu,
dikey bir miras,
sadece burada matrix’in ilk katmanı dediğimiz harmonik 1
döngülerinde değil,
matrix 2’de yani harmonik 2’de olanların matrix 2 ırkının da çıktığı bir ırk vardı.
Herhangi bir hominid yaşam formunun veya insan benzeri bir tipe sahip olanın oluştuğunu fark ederek tüm süreci anlamaya başlamamız lazım, artık süreç çok hızlandı bazı şeyleri iyi kavramamız gerekiyor.
Herşey harmonic 4’te başladı.
Lyran yıldız sistemindeki sıvı ışık yoğunluğundaki evrende.
Lyran’a bakarsak, aslında bizim Morfo genetiğimiz ve evrensel morfo genetik alanına uzayan bir dağılım. Dördüncü harmonik dediğimiz matrix sisteminin bu katmanı sıvı bir ışık sistemi.
Bu teolojik bir madde yoğunluğuna bürünmeden önceki ön madde olarak tanımladığımız bir oluşum.
Llyra’nın beşiği olarak adlandırılan bu alan ayrıca Christos olarak da bilinir. Tüm mesih meselesi olan christ bilincinin geldiği yer de burası.
Yani bir bilinç seviyesi.
Boyutsal bir gerçeklik alanı olan bu yer madde yoğunluğuna göre seviyelerin inşa edildiği orijinal deseni tutan harmonik bir gerçeklik alanıdır.
Hepimiz Lyra'nın beşiğinden ve bu zaman matrixindeki tüm ırklardan geldik aslında.
İster inanın ister inanmayın, bir'den çıkma kavramının anlam kazanmaya başladığı yer burasıdır.
Tüm ırklar hominid formu olan bir tohum ırkından gelmekte.
Tohum ırkı hominid formundan bile önce olan bir yerden geldi.
Bir bilinç kolektifinden çıkıp enerji matrix’i seviyelerine kadar indi.
Enerji matrix’i ve time matrix dediğimiz şeyler farklı şeyler onu belirtmek isterim. Zaman matrix’i bizim fiziksel deneyim yaşadığımız alan bunu aklınızda tutun.
Bu bahsettiğimiz ultra dünya dışı bilinç seviyeleri.
Artık boyutsal bile olmayan bu formlar kimliklerin yükselişinin ustalık seviyelerinde deneyimlendiği bir bilinç olarak tanımlanır.
Bunlar, saf ölçekte bizim formumuz olarak var olan kozmik bilinç aileleri gibidir.
Uzay zaman maddeyi deneyimlemiyorlar yani,
ebediler ve bizler de her birine bağlıyız kök soy olarak.
Yaşam formlarının ilk etapta nasıl tezahür ettiğini anlamak için,
buradan çıktıklarını bilmemiz daha sonra boyutsal yapılara dönüştüklerini farketmemiz gerekir.
Kendilerini ayrıştırarak, parçacık temelleri ve algılanabilir madde deneyimi yaratmak için flash line dediğimiz ışık soyları dizilerinde kaymalar yarattılar,
bu da sürekli olarak bahsettiğim içinde yaşadığımız hologram dediğimiz yapıyı oluşturan kırılma.
Bildiğimiz tabir ile bilinç düşmesi.
Lyra'nın beşiği dediğimiz zaman matrix’i 15 boyutlu olan bir sistem, yaşamımız burada tohumlandı.
Öncelikle hominid formları kozmik bir aileden çıktı yani.
Frekansların, dil üzerinden aktarımlarını konusuna ufak bir değinmiştik hatta Matrix’in dili olan ingilizcenin algoritmayı nasıl kodladığını anagramlar üzerinden örneklendirmiştim.
Bu 15 boyutlu sistemin titreşimsel değerini yani ritmini alıp ingilizceye çevirdiğinizde karşımıza MELCHIZEDEK kelimesi çıkıyor.
İlginç değil mi?
Diller hakkında hala çok fazla anlamadığımız noktalar mevcut.
Herşey titreşimsel ritimler ile ilgili ve bu titreşimsel ritimler flash line yani ışık soy(dna daki titreşimin ışığa dönüştüğü an) dizilerini tekrarlıyor ve bu flash line dizileri ise doğrudan DNA’mızla etkileşime girmekte.
Bunu şurdan örneklendireyim;
konuştuğumuz her şey nasıl ki enerji alanımızı kodlayan bir algoritma ise, sarfettiğimiz her kelime DNA’mıza etki eden titreşimleri yaratan kodlar aslında.
O yüzden hasta oluyorum dediğinizde hasta olma ihtimaliniz netleşiyor. Bu yüzden ingilizcede konuşma ‘spell’ olarak adlandırılır.
Yani bir nevi sihir görevinde kullanılıyor.
Söz sihirdir, yazı mühür'den aklınıza gelsin.
MELCHIZEDEK aslında kolektif bilincin titreşimsel örüntüsünün bir çevirisidir.
Hominid formlarını tohumlayan kozmik bilinç ailesi.
Flash line dediğimiz ışık soy dizileri, yani bu soyun DNA yapılarının düzenlendiği ölçeğin ses çevirisi olarak adlandırılmış hali MELCHIZEDEK kelimesidir.
DNA yapısını boyut ölçeğinden ışık ses ölçeğine indirdiğimizde, dalgalarımız ve bu flash line dizilerini İngilizcenin titreşim seviyesi(yani bu titreşimin yaydığı ışık spekturumu) aracılığıyla çevirdiğinizde,
flash line dizileri ve MELCHIZEDEK'in ses tonlarıyla ortaya çıkan bir form oluyoruz.
İnsan formunun ses üzerinden yartılma süreci bu şekilde yani.
Her şey bir frekans ve bu frekansın yaydığı titreşimlerden çıkan ses.
Bizim soyumuzun sesi de bu.
İncil’de bu konu ile alakalı cüretkar bir tanımlama yapacak kadar ileri gidilmiş bir anlatım mevcut.
Tarihte ki birçok şeyi Kral MELCHIZEDEK yapmıştır diyecek kadar da kişiselleştirirler.
MELCHIZEDEK,
bu 15 boyutlu matrix içindeki tüm hominid formlarını birbirine bağlayan bilincin belirli yönleri için tam bir rezonans imzasıdır aslıda.
Bunu gökyüzündeki büyük bir adam veya,
önünde eğildiğiniz tahtta oturan bir tanrı olarak tanımlayamazsınız. Bundan tamamen farklı bir oluşum.
Bazı insanlar MELCHIZEDEK'i Lord MELCHIZEDEK olarak da yorumluyor.
New age hareketinde Lord MELCHIZEDECK'i kendilerine yardım etmesi için çağıran belirli gruplar bile var.
Peki MELCHIZEDEK tam olarak ne ? sorusuna tekrar değinmek isterim;
Bu, boyutsallaştırmanın ötesinde var olan hominid ırkının yükselmiş ustalık bilincinin bir seviyesidir.
Kozmik bilincin bir kolektifidir.
Bunların hepsi birbirine bağlıdır.
İsterseniz ona Lord diyebilirsiniz ama ben kişilik terimini sevmiyorum çünkü tarihimiz için ima edilen itaat ve hizmetkarlığın nelere mal olduğuna günümüzde hala şahit oluyoruz.
Hiçbir şeye Lord ve efendi dememize gerek yok.
Tek yapmamız gereken, boyut ölçeği boyunca kendi yüksek boyutsal kimliğimizin kendi seviyesi olan kendi içsel yaratıcımıza doğrudan bağlı olduğumuzu fark etmektir.
Kaynakla bir olma terimi bu aslında,
herhangi bir aracıya ihtiyaç duymadan doğrudan bağlantı,
ama tabi dinler ve birçok inanış yoluyla hala insanlık manipüle edilmekte.
Aşacağız bunları da aşacağız umarım…
Nasıl geldiğimizi anlamak için önce nerede olduğumuzu bilmek çok önemli.
Burada dikey bir soy hattı mevcut,
bu dikey bir flash line dizileri ilerlemesi,
dikey bir fire letter dediğimiz yani her bir DNA ipliği,
sesin elektromanyetik darbeleri üzerine kurulu,
desen dizileri halinde düzenlenmiş bu halini bilmemiz önem arz ediyor.
Her bir fire letters veya fire code’una karşılık gelen bu ses dizileri.
her fire letters ile, Evrensel Yaşam Ağacı veya 12 soy Ağacı ağındaki bilincin boyutsal bir frekans bandına karşılık gelecek şekilde oluşur.
Toplu olarak tüm fire letters kod dizileri,
insan türünün orijinal genetik yapı kodu olan 12 DNA iplik matrix'ine karşılık gelmektedir.
Fire Letters DNA'mızın Hücresel Alfabesidir ve bir sonraki boyutsal yükselişimizin ilk oktavından gelen frekansları emmeye başladığımızda nörolojik alıcılarımız tarafından aktive edilir ve organize edilir.
Vücut genellikle fiziksel benliğin ve bedenin frekansları Işık Bedenine daha kolay adapte etmesine yardımcı olmak için her bir harmonik ton sırasına göre bir sonraki daha yüksek frekans katmanlarına geçen tutarlı süreci takip eder.
Yüksek elektromanyetik frekansa çok erken ve çok fazla maruz kalmak, nörolojik sisteme ve beyne ciddi şekilde zarar verebilir ve psikoza neden olabilir.
Bu ışığı yani bilgiyi aniden almakla aynı anlamı taşıyor,
aniden uyanış kimilerinde bu psikoz haline sebep olurken tüm bu şizofreni sürecini de açıklayan bağlantılar içeriyor aslında.
Her bireyin Uyanışın ayrıntılarını belirleyen belirli bir enerji imzası (enkarnasyon yolu) vardır.
İndigolar ve Yıldız Tohumları, Yükseliş Döngüsü sırasında kundalini aktivasyonuna başlatılmak üzere ruhsal olarak uyanan insanların ilk dalgalarıdır.
Her insanın kendine özgü bir Yükseliş yolu vardır,
ancak biyo-spiritüel dönüşümün elektromanyetik sürecinin aynı içsel bağlantısı meydana gelir.
Bilinç genişlemesi, Kundalini aktivasyonunun art arda gelen ve artan elektromanyetik frekansları ile yapılan ve tüm Biyo-Nörolojiye iletilen ilerici başlatma durumları ile gerçekleşir.
İşte aldığımız aktivasyonlar konusunda parmak bastığım noktalar burası. Üst bilinçten gelen genişleme ve bununla etki eden titreşim seviyelerinin bizleri de bu zaman matrix’inde direkt olarak etkileme hali bu şekilde gerçekleşiyor.
Tüm bu fire letters dediğimiz dizilerin ilerlemesi de dikey bir DNA kodu ilerlemesinden ibaret.
Yani Tezahür hali…
Tüm bu dikey yoğunluklardan aşağıya doğru bulunduğumuz yoğunluğa olan tezahür.
En başta anlamamız gereken şey,
mirasımızın gerçeğini hatırlamaya başlamak ve mirasımızın gerçeğinde hepimiz,
indigoların resme nerede uyduğunu ve neden bu kadar önemli olduklarını anlamaya çalışmak,
çünkü tüm bu sürecin yani
12 DNA aktivasyonundaki süreci başlatacak olanlar indigo dediğimiz kimlikle gelen grup.
Bu matristeki kimlik formları olarak,
MELCHIZEDEK bilincinin toplamını içeren imza kozmik kimliğine sahibiz. Aslında tüm hikaye bireyselleşme yaratmak için kendi parçalarını boyutlara göndererek boyutlandırılmış yaratımı ve uzay zaman maddesini ve deneyimin yarattığı şeyleri deneyimlemek için bir yarış hali.
15, 14 ve 13 boyutlarından aşağıya doğru harmonic 5’e iniyoruz,
yani 5. Boyut
ya da
Matrix’in 5. Katmanı.
Harmonik 5'i Rishi dediğimiz kimlik seviyesi olarak tanımlıyoruz.
Hint inanışında, rishi yetenekli ve aydınlanmış bir kişi olarak tabir edilir. Çeşitli Vedik metinlerde de bundan bahsedilmektedir.
Rishi'lerin Veda ilahileri bestelediğine inanılır.
Hinduizm'in Post-Vedik geleneği,
rishi'leri yoğun meditasyondan (tapas) sonra yüce gerçeği ve ebedi bilgiyi fark eden ve bunları ilahilere dönüştüren "büyük yogiler" veya "bilgeler" olarak görmekte.
Bu terim Pali literatüründe de Rishi olarak karşımıza çıkar;
Budizm'de ise Buda, Paccekabuddha, Arahat
veya
yüksek rütbeli bir rahip olarak tanımlanır.
Rishi bilinç seviyesini güneşe benzetirler.
İlettiği frekans öyle güçlüdür ki, bilinç bu frekans değerine aniden ulaşırsa kısa devre yaparsınız.
Yani cozurdadığımız yer burası :)
yani rishi ye boyut olarak baktığınızda
bir düzlem olarak değil daha küresel bir yapı olarak algılamaya çalışın.
Bu küresel kimlik,
herhangi bir eterik madde formunun ve madde öncesi formunun ötesinde bir kimlik.
Enerjinin tam bir küresinin frekanslarına sahip ölçekleyici bir dalga spektrumudur
ve aslında Rishi'nin yarım küresi vardır,
ikisini bir araya getirdiğinizde bütün bir küre elde edersiniz,
360 derece enerji,
360 fire letters dizileri,
hepsi birbirine bağlıdır.
Eğer harmonik 5'i anlarsak,
her birimizin bir Rishi kolektifi var,
biz de bunun dışındayız ve diğer ırklar da öyle.
Her ırk, her gezegen de öyle.
Maddeye gelen her şey,
giderek daha küçük parçalara bölünen ve buradan geri çıkan bu ölçek ilerlemesine sahip.
Bu parçaları, parçalandıkları sırayla giderek yeniden birleştirmeniz gerekir.
Bu yüzden çoğumuz burada, zaman matrisinde sıkışıp kaldık,
sıkıştırıldık,
birileri elmas olmamızı bekliyor heralde :)
Fire letters dizileri, fire lines dizileri, DNA desenleri artık geldiğimiz desenlerle aynı değil ve geri çıkmak için geldiğiniz desenleri yeniden kalibre edip bir araya getirmeliyiz,
uyanış yani yükseliş süreci dediğimiz olay da bu aslında,
bizden alınanı geri kazanmak...
Lyra ailesinin oluşumunda ise bünyesinde birkaç guruptan oluşan varlık yaratıldı,
ırkımızla ilgili olan ilk iki grup ELOHEI olarak adlandırılır.
ELOHIM ile ELOHEI aynı şey değil.
Burası biraz farklı, yazının devamında buna değineceğim.
ELOHIE ve SERAPHEI, ikisi de MELCHIZEDECK kolektifidir ve ikisi de MELCHIZEDECK Rishi'nin harmonik 4 öncesi madde
Christos'la (Sıvı Işık) bireyselleşmesinin ilk tezahürüdür.
Bunlar AVATAR KOLEKTİFLERİYDİ ve bir sıvı ışık alanı yarattılar.
Hepimiz de bu formun bir seviyesi var bu arada.
ELOHIE ve SERAPHEI’ler ve alt yoğunluklarda yarattıkları aile hatları, insan izi yaratılmadan önce milyarlarca yıldır içinde bulunduğumuz tüm kutupluluk dramasının özünü yansıtmakta.
Bu ailelerden çıkan yıldız ırkları,
varlıklar arasında çatışma yaratan kutupluluk dengesizliği sorunlarını da yaratanlar.
Kutupluluk ve denge,
temelde elektriksel ve manyetik kutupluluk frekanslarını dengelemeye dayanan bir fizik meselesidir.
Ancak bedensel bilince dönüştüğünde ve varlıklarımıza ölçeklendiğinde, DNA kalıpları flash line dizileri arasında çatışmalara dönüşür. Uyumluluğunuz ve flash line dizileriniz yoksa,
birbirinizi anlamıyorsunuzdur.
Bu ışık tabanlı ve negatif tabanlı ayrımı ile ortaya çıkan anlaşmazlık demek.
Bu çatışma iki farklı bilinç yaratır ve bu çatışma ve iki farklı bilince sahip olduğunuzda savaşlar gibi şeyler yaşama eğiliminde olursunuz.
Politikada ki sağ sol ayrımından aklınıza gelsin.
Aslında baktığımız da her iki kanatta aynı meleğe ait :)
Matrix 1’deki insanlar harmonik 1'de melekler ve oradaki daha yüksek harmoniklerdeki şeyler hakkındaki düşünceleri,
göklerde her şeyin tatlı, neşeli ve huzurlu olduğunu yönünde.
Çünkü dinler üzerinden oluşturulmuş bir cennet fikri var.
Itiraf etmeliyim ki 12. boyuta ulaşana kadar huzur falan yok.
Bu iki ana aile, Avatar kolektifinin torunları olarak ELOHIE ve SERAPHEI arasındaki kutupluluk dengesizliğini çözmeye çalışarak milyarlarca yıldır yıldızlar arası savaşları yürütüyor.
Biz şu an maalesef ki hala o büyük kozmik dramanın ortasındayız,
o kozmik dramanın ürünleriyiz Çünkü son soy yani 'limit lineage' olarak kullandığımız terim, bizler yani insan soyu olarak geçiyor.
bu durumu çözmeye yardımcı olmak ve flash line dizilerini tekrar bir araya getirmek için yaratıldık.
Bir önceki postta laboratuvar ürünleriyiz dediğim yer burası işte,
tam olarak bir deney faresi değil ama buraya hapsolan üst soyu bu hastalıktan kurtaracak kök hücreleriz,
çünkü bununla uyumlu olan bir bilinç ile tezahür ettirildik.
Düşünün Irkların hepsine farklı diller verilmesi,
birbirleriyle tekrar iletişim kurabilmek için bir yol keşfetmeleri ve yeniden nasıl bir araya geleceklerini bulmaları,
aslında bu bütünsel yapıyı keşfetmeleri amacını taşıyor.
Yani kullandığımız dil sadece bir dil değil,
tüm bu diller yine tıpkı MELCHIZEDEK kelimesi gibi flash line dizileri olan tonal rezonans imzaları.
İncil'de bile ayrı flash line dizileri gruplarına ayrıldığımızı ve birbirimizi anlamak için bir ırk olarak tekrar bütün olduğumuzdan bahsedilir. Kuran-ı kerim de de aynı şekilde.
Bizler tüm bu parçaların çıktığı orijinal kaynağa tekrar yerleştirme görevini üstlenen soyuz.
Şimdi gelelim şu ELOHEI ailesine…
Yarattıkları Hominid formlarındaki ilk varlıklar olan
Lyran-Srian melezi Anuhazi’ydi.
Ben şu an sadece o flash line dizilerine,
konuyu en üste kadar götüren doğru DNA kalıplarına ve yükseliş kodlarına değineceğim.
Çünkü evrim, yükseliş kodlarını yeniden yapılandırmakla ilgilidir,
böylece 15 boyutlu zaman matrix’inde ve ötesindeki enerji matrix’inde istediğiniz her şeyi tezahür ettirme ve tezahür ettirme konusunda tam ustalığa sahip olduğunuzu anlamanıza yardımcı olmayı hedefliyorum.
Harmonik 4 teki Elohei emerald düzeni aileleriyle başlıyoruz konuya.
30 ila 48 DNA iplikçikli olanına Emerald Sun DNA konfigürasyonu deniliyor.
12 iplikçikli olanın Emerald Güneş konfigürasyonu olduğunu unutmayın.
Emerald Güneş DNA konfigürasyonu;
30 ila 48 iplikçik,
Yani 30 ila 48 flash line dizileri.
Bu sadece buradaki 15 bilinç boyutunun asimile edilmesini değil,
bununla kalmayıp diğer taraftaki diğer 15'in size anti parçacık evreninden birleşip toplamda 30 flash line dizisini vermesini de sağlar.
Ayrıca enerji matrisinin 3. seviyesinden 18 kod ve bunların anti flash line dizisi de dahil olmak üzere.
Elohei emerald düzeni,
bedenlenme yeteneği veya bedenlenme olarak adlandırılan kimlik seviyesi olan yükselmiş üstat seviyesi 3'e erişim yeteneğini taşır.
Bu önemlidir, çünkü indigoların kim olduğu hakkında daha fazla konuşmaya başladığımızda bu konu önem kazanacak.
Elohei ırklarını harmonik 4’te görüyoruz,
elohimler ise bu bilincin düşmüş hali.
Bu sefer düşmüş melek dediğimiz bu ışığın kırıldığı sürecin en ince detayına geldik.
Bir zamanlar armonik 4'te Elohei olan bu bilinç yapısındaki ırk,
belirli bağlantıları kopararak yani kendi ışık hatları ışık tabanları dediğimiz flash line dizisini DNA’larından çıkararak
ki bu size genetik konusunda ileri teknolojiye sahip bir ırk olduklarının da mesajını versin,
armonik 5'teki Rishi kimliklerinin kontrolünden kurtararak kendilerini sadece 11 flaş hattı dizisine indirdiler.
Bu bir isyan gibiydi,
'Artık sizi dinlemek istemiyoruz,
artık sevgi frekansında olmak istemiyoruz,
artık hiçbir anlam ifade etmeyecek noktaya kadar kendimizi karmaşıklaştırmanın tadını çıkarmak istiyoruz.'
gibi bir noktaya evrildi.
Yaratıcı olmadan yaratıcı tanrılar olmaya karar verdiler.
Bu size tanıdık geliyor mu?
hatırlatayım bir kısmını,
şu an nerede bir Mrna müdehalesi var, nerede insan formunu değiştirecek teknolojik bir uygulama var, çipleri nerede görüyoruz,
orjinalimiz nerede bozulmak isteniyorsa bu noktalara dikkat edin. dikkatli analiz edin.
Yaratıcı olmadan,
tüm o bilinç kolektifi olmadan,
gerçekten yükselmiş ustalığa ulaşan herhangi bir varlık,
parçalara bölünemeyeceğinizi ve bunun çok uzun süre işe yaramasını bekleyemeyeceğinizi bilir.
Hepimizin aynı anda bir ve bireysel olduğumuzu kabul etmeliyiz.
Kod kıvrımı veya bilinçlerinde çarpık flash line yani ışık hattı dizileri olması sebebiyle bazı şeylere bakış açılarında bükülmeler meydana geldi. Elohie ailesinin bir kısmı,
yüksek konseylerle çalışmaya karşı isyan ederek ELOHİM oldular.
Bazıları o zamandan beri evrimleşti ve Elohei ailelerine yeniden katıldı,
Buradaki insanlar, hareketlerini tam olarak bir araya getirmemiş Elohim'ler tarafından çok fazla baştan çıkarılıyorlar.
Sadece bilincin biyolojik tanımlaması yüzünden bu etkiye giriyorlar çünkü kendi soy ırkınızla karşılaştığınızda hücresel hafızanız devreye girer ve koşulsuz güven frekansını ortaya çıkarırsınız.
Şu an bulunduğumuz noktada çok sayıda Elohim kanalı var.
Bu insanlar,
kendilerinin yeniden evrimleşmesine yardımcı olmaya çalıştığını zannettikleri elohimlerle iletişim kuruyorlar.
Peki ya bizi tekrar son 22.000 yıldır içinde bulunduğumuz evrim döngüsüne hapsetmeye çalışıyorlarsa?
Elohimler, okyanuslar ve İngiltere ve diğer tüm ülkelerden kanallık vasıtası ile iletişim kurar.
Kanal mesajları tabirine aşina olanlar ne demek istediğimi anlamışlardır.
Bu şekilde aileleriyle konuşuyorlar, yani bizlerle.
İnsanlarla konuşan çoğu Elohim’in söylediği şey
'sizi biz yarattık, sadece bizi dinleyin ve size iyi insanlar olmayı öğretelim'.
Fakat maalesef size yükselişi öğretmiyorlar,
size ışık hattı dizileri DNA'sını ve kodlarınızı nasıl geri alacağınızı öğretmiyorlar.
Size ‘biz sizin ebeveynleriniziz, bizi dinleyini’ öğretiyorlar.
Bu etkileşimde olanların ilk başta neden böyle söylediklerini sorgulaması lazım.
Ne demiştik
elohei’ler harmonic 3’te Lyran-Srian melezi Anuhaz’yi yaratmıştı,
tam bu nokta da aşağı harmonik 3'te,
artık 11'den fazla flash line dizisi olmayan,
ayrık Elohim ailesi,
buna eksi yani negatif harmonik 3’te diyebiliriz,
yani Matrix’in gölge hali,
ANNU adı verilen kendi versiyonunu yarattı.
Annu ırkları hakkında antik tarihlerden gelen ve bu günlerde ortaya çıkan hikayeleri buradan alıyoruz.
Sirius yıldız sisteminden gelen ANNU ile ilgili çok sayıda mitoloji var.
Annu bir tanrıydı ve Annu,
düşmüş Elohim tarafından yaratılmış bir varlık ırkıydı.
Bu ırk meydan okumadan önce,
artık bize antik tanrıların bu adamlara boyun eğdiğini söylemeyi bırakın, yani Annu ırkını kahramanlaştırmaktan vazgeçin
artık biliyoruz ki Bunlar Elohim aileleri.
Elohim'i sevebilirsiniz ama özür dilerim bunu söylemek gerek çünkü bunlardan daha yüksek bir seviye var.
Günümüzde olan bitenle akıllıca etkileşime girmeye başlamamız gerekiyor, tüm bu geçmişi bilmemiz çok önemli,
çünkü şu anda bu ırkla iletişim kuruluyor ve bu iletişim pek de insanlık hayrına olmayan bir iletişim.
İndigoların nereden geldiğini anlayacağımız yer de burası.
Elohim'den gelen Annu ve harmonik 3’te bu ırktan yaratılan formlar var.
Diğer bir tarafta ise iyi adamlar SERAPHEI aileleri var.
Seres ve Cerez, daha sonra Sirian Mavileri ile melezlendi ve ırkımızdaki gen kodunu bir dereceye kadar yeniden aktive etmek için Mısır soyuna dahil oldular.
Pleiades kanal mesajları ve bizimle kurduklar iletişim gibi farklı gerçeklik sistemleri yaratan birkaç ırk hattı var ve maalesef onlar sadece Pleiadesliler değil,
dünyalı gibiler.
Burada birçok farklı insan formu var.
Pleiadeslilerle konuştuğunuzda iyi olanlarla mı yoksa draconian olanlarla mı konuşuyorsunuz,
hangileriyle konuşuyorsunuz?
Bu soruları sorabilmemiz gerekiyor.
Harmonik 3’taki Anuhazi buradan aşağı indiğimizde ise (buradaki ırklar olarak kendi versiyonlarını yarattığında)
Azuritlere,
yani mavi ırka rastlıyoruz.
Burada yani mavi ırka geldiğimizde ise hyborneanlar aracılığıyla ANUNNAKI'yi yaratan bu aile hattına ulaşıyoruz.
Hyborneanları ise bazı draconian matrix’i ile melezleşerek
Draco Anunnaki'leri yaratıyor.
tabi buraya da bir açıklık getirmek isterim,
hyperborea dan gelen bu ırkta da ışık soy ve karanlık soy alt grupları var, yani melezleşme her soy kökte mevcut.
Melchizedek Ultra-terrestrial Family Lines
Elohei Lines Sreaphei Lines
Annu ile birlikte gelen ve temel Annu modelinden biraz farklı olan bir Anunnaki soyuyla sonuçlandı.
Ancak Anuhazi yerine Annu ile uğraştığınızda,
Annu'lar karanlık Güneş-kara güneş matrix'i ile çok çarpık hale gelen Anunnaki çizgileri haline gelenlerdir.
bu bilinç grubunu biri iyi, diğeri kötü olarak ayrıştırmayın,
bunu doğaları olarak algılamaya çalışın,
çünkü gruplardan birinin;
yükseliş kodları ve bir'in yasasını kavrama ve dolayısıyla insanca ve sevgi dolu davranma bilişsel yeteneği varken,
diğeri bunu yapma yeteneğini kaybetmiştir.
Köpekbalıklarından örneklendirelim,
köpekbalıkları yiyeceklerini düşünmezler,
sadece yerler.
Biz burada enerji sistemleriyiz ve daha yüksek evrimden gelenler bizi köpekbalıklarının yiyecekleri algıladığı gibi algılarlar,
hepsi bu.
Bizim sunduğumuz enerjinin dışında başka bir gerçekliğimizin olduğunu fark etmezler,
çünkü bunu zaten umursamazlar.
Aslında Elohim aile hatları yüzünden ırkımızı olması gerekenden daha kötü bir şekilde mutasyona uğratan şeyler oldu.
Elohei ve Elohim arasındaki ayrımı ciddi şekilde anlamamız gerekiyor.
Bazı insanlar Seraphimlerin hepsinin kötü adamlar olduğu bilgisini ortaya atıyor.
Sonra bu bilgi bir şekilde seraphei aile hatlarına aktarılıyor.
Tüm seraphei aile hatları olumsuz yönelimli değil.
Sadece bazıları tıpkı şu an seraphei'de sahip olduğumuz
Elohei aile hatlarındaki gibi geçmişe sahip.
Altın Güneş Matrisi adı verilen bir şeye sahiplerdi.
24 ila 30 iplik ışık soyu dizisi bilinç seviyelerini tutabiliyordu.
Bunlar öncelikle harmonik 4'teki
Arcturus Andromeda galaksilerine ekildiler
ve daha sonra bizimkiyle ilişkilenen kendi ırk hatlarını yarattılar.
Daha sonra ise bunlardan çıkan bir grup var ve bunlar şu sıralar büyük sorunlar yaşadığımız kişiler.
ve evet. Geri döndüler
Yine tıpkı oradaki elohimler gibi kendi evrenimizi yöneteceğimize karar veren seraphimler,
artık daha yüksek bilinçlerle işbirliği yapmak istemiyor,
kendi ırk iplikleri dizilerini yaratıyorlar,
daha yüksek parçalarından gelen dürtülerden kurtulmak için flash line dizilerini fişten çektiler ve kendilerini 10 iplikli bir yapıya indirgediler.
Bir varlık veya bir varlık grubu ışık soy dizilerinin bir kısmını kestiğinde diğer şeylerden beslenmedikleri sürece sonlu hale geliyorlar.
15 boyut boyunca enerji matrisine bağlanmış ışık soy dizileriniz varsa, içinizden geçen sürekli bir enerji ve bilinç kaynağınız olur.
Ebedi bir varlıksınızdır,
sadece sürekli olarak form değiştirerek geri dönüşüm yaparsınız, gitmezsiniz, parçalanmazsınız veya yaratıcı yakıt olarak başka bir şeyin kullanması için kendinizi uzay tozuna dönüştürmezsiniz.
İplikleri kestiğinizde,
kendini idame ettirmek için başka bir şeyden enerji almak zorunda olan sonlu bir varlık olursunuz.
Bu seraphim grubunun yaptığı şey budur aslında.
Şimdi bunlar 4. harmonikte bulunuyorlar,
yani Avatar dediklerimiz.
Sıvı ışık olan, karanlık avatarlar.
İyi seraphei veya seraphim'in yaptığı gibi,
harmonikler boyunca ışın iplikleri yarattılar.
Kıvrımlı elohim'in yaptığı gibi.
Seraphim, bazılarının dediği gibi gerçek büyük kötülükleri yaratanlardır.
İkisi arasındaki elohim ve elohei, ırklar için yükseliş kodlarını hala koruyanlardır.
Seraphim'in bir sonraki harmonikte yarattığı şey,
burada bize sorun çıkaran en önemli şeylerden biriydi.
enigmatik yoğunlukta Ryan yıldız sistemindeydiler
ve kanatlı drakonlardı.
Kanatları ve kuyrukları olan ejderhalara benzerler,
şeytan mitolojimizin çoğu,
bu ırkı anlamanın hücresel bir izinden geliyor,
çünkü bir zamanlar burada etkileşime girdiler ve Dracos adı verilen
melez bir iplik yaratmak için insanlarla zorla melezlendiler.
Bu aslında şu anda Nibiru'ya odaklanılmasının da nedeni.
Bizim ırkımızla tekrar çalışmak istiyorlar.
Evet, geri döndüler ve bu ciddi bir durum.
Kara Güneş DNA matrisi olarak adlandırılan 10 iplikleri var,
çünkü bu bağımsızlığa sahip olmak için kara güneş olarak adlandırılıyorlar.
Sadece 10 ipliğin üzerindeki her şeyi fişten çekmekle kalmadılar,
flash letters yani ışık ses titreşimleri dizilerinin ve geri kalanının sırasını da tersine çevirdiler.
Bilinçlerini tamamen tersine çevirdiler.
Boyut ölçeğinin geri kalanına bağlanma yetenekleri yok,
bu da onlara kendisinden ve kendi ihtiyaçlarından başka hiçbir şeyi kavrayamayan bir bilinç veriyor.
Bir köpekbalığının gözlerine baktıysanız,
orada boş bakışlar vardır.
Bu adamlar yeme makineleri.
Biz onlar için sadece yakıtız.
Bu, draconian matrix'le uğraştığınız bilincin 11'e yükseltilmiş seviyesidir. Büyük ölçüde bozulmuş sıvı ışık varlıklarının bir avatar matrix'idir.
Çok çarpık bir bilinç.
Dünya da artan acımasızlık, katliamlar nereden geliyor diye sormuştunuz,
olay tam olarak ırk savaşları,
that kavgaları,
beslenmesi gereken bir ırkla mücadele.
Zaman matrisindeki herkesten daha fazla yardıma ihtiyaçları var aslında.
Burada o kadar sıkışmış durumdalar ki,
Sadece kendilerinin soylarını sürdürebilmek için kendilerini kötülüğün özüne dönüştürmek zorunda kaldılar.
Soylarını sürdürebilmek, pençelerini geçirebilecekleri veya ışık soyu dizilerini bağlayabilecekleri her şeyin enerjisini sıkıştıracakları ve bundan faydalanacakları bir yere ihtiyaçları var.
Bir noktada evrimleştiğimizde ve daha yüksek evrimde olanlar bu adamların kodlamalarını geri almalarına yardımcı olmaya çalışıyorlar.
Çünkü ışık soy dizilerini geri alırlarsa kaynaktan gelen enerji kaynağının daha fazlasını almaya başlarlar.
Ama hala çok çarpık bir bilinç çerçevesindeler.
Daha yüksek ışıktan korkuyorlar, Rishi'leriyle bağlantı kurmaktan korkuyorlar ve bu korkuyla sadece hayatta kalmak için tüketmek zorundalar.
Bugün hala deneyimlediğimiz aslında çok eski bir drama sahnesi.
İşte bütünde ki kollektifi de kurtarmak tüm bu kötü olanları da ışık
soylarına bağlayacak frekansı yaratmak amaç.
Şimdi koşulsuzluğun kelime anlamını daha iyi anlamışsınızdır diye düşünüyorum…
Gelecek sefere görüşürüz…